Doktor Alanay ile Söyleşi

FK. Ortopedi uzmanı olduktan sonra neden omurga hastalıkları üzerinde uzmanlaşmayı tercih ettiniz?
AA. Omurga ameliyatlarının son derece yaratıcılık isteyen, cerrahi sırasında strateji değişikliği gerektirebilecek monoton olmayan ameliyatlar olması ve benim en büyük tutkum olan araştırma için de bakir bir alan olması bu branşı seçmemde en önemli etkenler.

FK. Genel olarak zor vakaların refere edildiği bir merkezde çalışıyorsunuz ve ameliyatlarınız oldukça uzun sürüyor. Kendinizi bu ameliyatlara nasıl hazırlıyorsunuz?

AA. Aslında bizim sporculardan çok farkımız yok. Üstelik biz aktif cerrahiyi emekli yaşımız olan 67 yaş sınırına kadar yapmalıyız. Her şeyden önce kendimize iyi bakmalı ve her zaman kondisyonumuzu en üst düzeyde tutmalıyız. Bu nedenle düzenli spor yapmaya çalışıyorum. Hafta içi benim için kamp gibidir. Ameliyatlardan önceki gece mutlaka erken yatarım. Dışarı çıkmamaya çalışırım. İyi bir ameliyat performansı için iyi uyku, istirahat çok önemlidir.

Ameliyatlar bir maç gibidir. Önceden ekibimi toplar onlara ne yapmayı planladığımı anlatır ve onların da fikrini alırım. Hatta bazen rutin dışındaki komplike ameliyatlarda anestezi doktorumuzla da operasyonun basamakları ayrıntılı tartışılır. Bana yardımcı olmaları için onları plana dahil etmek önemlidir. Aynı zamanda biz pilotlara da benzeriz. Ameliyat öncesi hazırlıktan ameliyat sırasında ve sonrasında yapılacaklar ile ilgili bir yapılması gerekenler listesi vardır. Bunların her biri tek tek eksiksiz yapılmalıdır. Tıpkı pilotlar gibi bizim işimizde de sıfır hata olmalıdır.

FK. Hocam yoğun hasta temponuza rağmen akademik olarak da çok faal olduğunuz biliniyor ve özgeçmişinizden anlaşılıyor. Hem yoğun poliklinik-ameliyat programı hem de akademik dünyada iyi bir isim yapmak. Bunu nasıl başardınız?

AA. Klasik bir cevap olacak ama çok çalışarak ve çok isteyerek. Aslında tüm dünyada genel olarak hem iyi bir akademisyen hem de yoğun kompleks cerrahi yapan bir cerraha az rastlanır. Genellikle birinden fedakarlık yapılır. Bu aslında daha çok bir ilgi meselesi. Profesör olduktan sonra geçen iki senede zorunluluğum olmamasına rağmen, 10 dan fazla uluslar arası hakemli dergilerde yayın yaptım, ve bir TÜBİTAK projesi tamamladım. Ben akademik çalışma yapıp, dünya literatürüne katkıda bulunmaktan, bunları kongrelerde sunarak ülkemin ve kurumumun adını duyurmaktan büyük keyif duyuyorum. Siyasi dünyada ülkemize burunlarından kıl aldırmayan ülkelerin bilim adamlarının bize ve ülkemize saygı duyup bizleri önemli derneklerde aktif çalışmaya davet etmelerinden büyük haz duyuyorum. Ancak her şeyin bir bedeli olduğu gibi ailem ile geçireceğim vakitten, eğlenceden, sosyal hayattan fedakarlık yaparak bunlar ancak olabiliyor.

FK. Hastalarınızın merak ettiği soru. Hocam neden İstanbul da bir merkezde çalışmaya karar verdiniz?

AA. Öncelikle bugün beni ben yapan kurumum Hacettepe Tıp Fakültesini en tepeye koymalıyım. Ben her şeyimi bu kuruma borçluyum. Bu kurum sayesinde bugünkü formasyonumu tamamladım. Ayrılmak çok zor oldu ve inanılmaz derecede üzgünüm. Benim önümde bundan sonra emekli oluncaya kadar en az yirmi yıl bir süre var. Bu süre içinde gerçekleştirmek istediğim bazı hedeflerim var. Bunların en başında sadece Türkiye de değil dünya üzerinde söz sahibi olabilecek bir omurga merkezi kurabilmek. Benim ile aynı hedefi paylaştığını bildiğim ve hali hazırda sadece Türkiye değil bu bölgede en iyi omurga merkezlerinden birisinin başında olan Sayın Dr. Azmi Hamzaoğlu bana aynı hedefte beraber yürümemiz için teklifte bulundu. Bu merkezi bünyesinde bulunduran Florence Nightingale hastanesinde ‘omurga mükemmeliyet merkezi’ hayalimin daha kolay ve çabuk gerçekleşeceğini düşündüğüm için bu teklifi kabul ettim. Sayın Hamzaoğlunun ekibi ve hastanesi bugün Türkiye de en fazla omurga ameliyatlarının yapıldığı ve en iyi olanaklara sahip merkez. Kendisi yine uluslar arası tanınmışlığı çok fazla olan birisi. Benim katılmam ile bu ekibe güç katabileceğimi düşündüğüm gibi bu ekipten öğreneceğim çok şey olduğunu da düşünüyorum.

FK. Yeni konumunuzda sizin ve kurumunuzun hedefleri neler olacak?

AA. Omurga hastalıkları toplumda en sık görülen, hastalarda ciddi sorunlara yol açabilen ve ülkelere ciddi sosyoekonomik yük oluşturan bir hastalık grubu. Özellikle ülkelerin gelişmişliklerine paralel olarak omurga sorunları giderek artıyor. Eskiden omurga sorunları genel olarak beyin cerrahisi, ortopedi ve fizik tedavi bölümleri tarafından tedavi edilirken, tıptaki gelişmeler ile birlikte artık spesifik eğitim almış kişilerce yani omurga uzmanları tarafından tedavi edilmesi daha iyi sonuçlar vermeye başladı. Ülkemizde bu eğitimi almış omurga cerrahlarının ve spesifik olarak omurga hastalıkları tedavisinin yapıldığı merkezlerin sayısı az. Dolayısıyla yeni dahil olduğum kurum içinde bir ‘omurga mükemmeliyet merkezi’ oluşturarak her türlü omurga sorununun en yetkili ve eğitimli ellerde tedavi edilmesi hizmetini vereceğiz. İkincisi ve belki de daha önemlisi, bu merkezde vereceğimiz spesifik eğitim ile daha çok omurga doktoru yetiştirip kaliteli tedavinin ülkemizin her köşesine dağıtılmasını sağlayacağız. Bunların dışında yapacağımız bilimsel çalışmalar ile de omurga biliminin gelişimine katkıda bulunacağız, ülkemizin adını duyuracağız.

FK. Hastaların kafasını karıştıran konulardan birisi de omurga hastalıklarının tedavisi için beyin cerrahına mı yoksa ortopediste mi gitmek. Siz bu konuda ne dersiniz?

AA. Daha önce de belirttiğim gibi bu işin aslında omurga cerrahisi eğitimi almış omurga cerrahları tarafından yapılması gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde henüz fellowship sistemi denilen üst ihtisas olanağı olmadığı için bu konuda eğitimli insanlar yurt dışında eğitim görme şansı bulmuş kısıtlı sayıda insanlar. Ancak artık özellikle büyük şehirlerdeki kurulumunu tamamlamış tıp fakültelerinin beyin cerrahisi ya da ortopedi bölümlerinde bu işle spesifik olarak ilgilenen ve eğitim almış omurga cerrahları mevcut. Dolayısıyla hastalarımızın arayacağı kişi omurga cerrahıdır. Kökeninin beyin cerrahisi veya ortopedi olmasının bir önemi yoktur. Her iki bölümden eğitimli omurga cerrahları da bu işin ehlidirler.

FK. Yurt dışındaki bilimsel toplantılara gerek bilimsel çalışmalarınızı sunmaya, gerekse eğitmen olarak çok sık gidiyorsunuz. Ülkemizde omurga cerrahisinin geldiği durumu diğer ülkelerle kıyaslarmısınız?

AA. İki hatta üç türlü kıyaslama yapılabilir. Her şeyden önce günümüzde uygulanan en yeni cerrahi tedavi yöntemlerinin ülkemizde uygulanabilirliğini örneğin bu konuda en gelişmiş olarak kabul edilen ABD ile kıyaslarsak, ülkemizdeki birkaç merkezde bu ameliyatların hepsi yapılabilmektedir. Hatta bazen ülkemizden skolyoz tedavisi için yurt dışındaki tanınmış doktorlara gidip de, "niye buraya geldiniz ki? bu hastalığın tedavisi Türkiye de falanca doktorlar tarafından çok iyi bir şekilde yapılıyor" diye geri gönderilen birçok hasta biliyorum. İkinci kıyaslama hastanelerin yeterliliği konusunda olabilir. Bu açıdan da bizde ABD de ki olanakların hepsine sahip hastaneler olduğu gibi bazılarında orada olmayan ve henüz kullanılmayan teknolojiler dahi mevcuttur.

Üçüncü kıyaslama omurga hastalıkları konusunda bilimsel faaliyet, yayınlar ve derneklerdeki aktif rol almalar olabilir. Bu açıdan da Türkiye’de omurga cerrahisi ile uğraşan bilim adamlarının çok başarılı olduğunu ve Türkiye’den yapılan omurga ile ilgili bilimsel yayın sayısının Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğundan çok daha fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu nasıl böyle oldu bilmiyorum ama omurga biliminde gerçekten de dünyada hatırı sayılır bir yerimiz var.

FK. Peki hocam, ziyaret ettiğiniz ülkelerde gezip görme fırsatınız da oluyor mu?

AA. İşte bu pek mümkün olmuyor. Gittiğim toplantılarda genelde çok meşgul oluyorum. Bir de toplantının başlangıcından sonuna kadar her türlü konuşmayı dinleyip bir şeyler kapmaya çalışırım. Yani kaytarmayı sevmem. Zaten kendi konuşmalarımız dışındaki boş zamanlarımızda da mutlaka yurt dışından gelen diğer arkadaşlarımız ile bir başka toplantı oluyor ve bir araya gelme fırsatını tecrübelerimizi kişisel olarak paylaşma veya üyesi olduğumuz çalışma gruplarının faaliyetlerini tartışma gibi konular için kullanıyoruz. Ayrıca Türkiye’de ki klinik yükümüz de çok fazla olduğu için toplantılardan mümkün olduğunca erken ayrılıyoruz ve gezmek için ekstra gün ayıramıyoruz...

FK. Hocam son olarak omurga hastalıkları tedavisinde geleceğin nerede olduğunu düşünüyorsunuz?

AA. Son yıllarda heyecan verici gelişmeler oluyor. Bunda genetik çalışmaların ve kök hücre ve benzeri biyolojik tedavi yöntemlerin gelişmesinin büyük rolü olmakta. Ayrıca hastaların görsel medya ile daha iyi eğitilmesi, sofistike tanı yöntemlerinin geliştirilmesi sayesinde hastalıkların erken teşhisi de tedaviyi kolaylaştıracak. Muhtemelen yakın gelecekte büyük ameliyatlara artık ihtiyaç kalmayacak. Ameliyatların yerini biyolojik tedavi yöntemleri dediğimiz bozulan parçanın yenilenmesini sağlayan hücre düzeyinde tedavi yöntemleri alacak. Eğer bu mümkün olmaz ise doku mühendisliği yöntemleri ile bozulan yapının aynısı yapılarak yerine yenisini konacak. Bir örnek vermek gerekirse, omurga disklerinde yıpranma nedeniyle bel fıtığı olan bir hastaya, ameliyat etmek yerine fıtığın kendi tamirini sağlayacak biyolojik maddeler disk içine enjekte edilecek ve hastanın diski kendi kendini yenileyecek, tamir olacak.